İş ilişkisinde taraflar arasında güven ilişkisi kurulması sözleşmenin devamı için bir gerekliliktir. Güvene dayalı bir ilişki kurması sebebiyle iş sözleşmesi, henüz ilişkinin kurulmadığı sözleşme görüşmeleri safhasından başlayarak, her aşamada sözleşmenin tarafları arasında dürüst davranma ve gerçeğe uygun açıklamalar yapma yükümlülüğünün hâkim olduğu bir ilişki ortaya çıkarır. Bununla birlikte iş sözleşmesi görüşmelerinde dürüst davranma ve görüşmenin karşı tarafını yanıltmama yükümlülüğünün işçi adayının özel yaşamının gizliliği ve kişilik haklarının korunması ile sınırlı olduğu kabul edilir. Dürüstlük kuralından doğan bu sonuç, iş sözleşmesi görüşmeleri esnasında işçinin kişisel verilerinin ve temel kişilik haklarının korunması için gerekli olduğu durumlarda “yalan söyleme hakkı”nın ortaya çıkmasına yol açar. Çalışmamızda iş ilişkisinin kurulmasında işçinin hangi hallerde yalan söyleme hakkından söz edilebileceği ve bu kapsamda işverenin bu aşamada bilgi edinme hakkının kapsamı ve sınırları, Alman öğretisindeki görüşler de incelenmek suretiyle tartışılmaktadır.
In employment relations, mutual trust between the parties is a necessity for the continuation of the contract. Due to the establishment of a relationship based on trust, the employment contract creates a relationship in which honesty and truthful disclosure between the parties are required at every stage, starting from the negotiation phase of the contract where the relationship has not yet been concluded. However, it is accepted that the obligation of honesty during negotiations is limited to the protection of the candidate's privacy and personality rights. The result arising from the principle of honesty leads to the emergence of the "right to lie" in situations where it is necessary to protect the employee's personal data and fundamental personality rights. In our study, the situations that reveal an employee’s right to lie, and the scope and limits of the employer's right to information, are discussed by examining the views in German doctrine.