Grev yasakları ve kısıtlamaları, örgütlenme özgürlüğünün bir dışa vurumu olan grev hakkının tam olarak kullanılmasını engeller. Örgütlenme özgürlüğünün çekirdeğinde temel insan hakkı bulunmaktadır. Bu durum, konuya ayrı bir derinlik kazandırır. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) Örgütlenme Özgürlüğü Komitesi (CFA) ve Sözleşme ve Kararlarının Uygulanmasına İlişkin Uzmanlar Komitesi’nin (CEACR) söz konusu yasaklar ve kısıtlamalara ilişkin çok sayıda ilke kararları bulunmaktadır. İç hukukumuzda grev yasakları ve kısıtlamaları bağlamında normatif düzenlemeleri ILO ilkelerinde vurgulanan grev hakkının özünü korumada yeterli olduğunu söylemek oldukça güçtür. Bu nedenle 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun yeniden ele alınarak, ulusalüstü sözleşmeler ve ILO ilkelerinde yer alan ölçütlerin etkin bir şekilde norma aktarılması gerekmektedir.
Strike bans and restrictions prevent the strike, which is an organized attack on the freedom of association, from being fully prevented. There are fundamental human rights in freedom of association. This gives the subject a different depth. The Committee on Freedom of Association (CFA) and the Committee of Experts on the Application of Conventions and Decisions (CEACR) of the International Labor Organization (ILO) have many resolutions regarding these prohibitions and restrictions. It is very difficult to say that the loose normative regulations of strike prohibitions and restrictions in our domestic law are sufficient to protect the essence of the strike force emphasized in ILO policies. For this reason, the Trade Unions and Collective Bargaining Agreement Law needs to be reconsidered and its implementation in the field in supranational agreements and ILO principles must be effectively transposed into the norm.