Günümüzün dinamik iş yeri ortamında, sessiz istifa kavramı, örgütsel davranış ve hukuk perspektiflerinden önemli bir olgu olarak öne çıkmaktadır. Sessiz istifa, bireylerin işten çıkarılmaktan kaçınmak için gerekli minimum iş görevlerini yerine getirmeyi tercih etmeleri veya duygusal olarak işlerine bağlılıklarını azaltmaları durumu olarak tanımlanabilir. Bu, bireylerin iş güvencesini kişisel refahlarının önünde tuttuğu bir zihniyeti yansıtmaktadır. İşlerini yalnızca iş tanımlarıyla sınırlamak, gereksinimleri aşmamak ve fazla mesai beklentilerini reddetmek gibi davranışları içerir. Bu makale, çalışanları sessiz istifaya yönlendiren nedenleri incelemekte ve bu kavramı örgütsel davranış ve iş hukuku bakış açılarından değerlendirmektedir. Hukuk ve örgütsel davranış arasındaki etkileşimi inceleyerek, bu çalışma organizasyonların daha sürdürülebilir ve etkili politikalar geliştirmelerine yardımcı olmayı amaçlamaktadır.
In today's dynamic workplace environment, the concept of quiet quitting emerges as a significant phenomenon, both from the perspectives of organizational behavior and law. Quiet quitting can be defined as a situation where individuals refrain from exceeding the minimum required job tasks to avoid termination or emotionally disengage from their work. It reflects a mindset where individuals prioritize job security over their well-being, limiting their actions strictly to job descriptions, avoiding going above and beyond, and rejecting overtime expectations. This paper explores the reasons driving employees towards quiet quitting and evaluates the concept from the viewpoints of organizational behavior and labour law. By examining the interaction between law and organizational behavior, this study aims to assist organizations in developing more sustainable and effective policies.